İnsanlara bakıyorum, ne çok insan var sokakta. Kulağında kulaklığı, etrafına bakmadan ilerleyen, acil bir toplantı için evrakları düzeltirken koşmaya çalışan, telefonuya konuşan, ağzında sakızı arkadaşlarıyla geyik yapan… Hepsiyle neredeyse hergün karşılaşmıyor muyuz? Hepsinin kendi dünyası var. Arkadaşları, sevgilileri…
Bunların hepsi olağan şeyler. İnsanlar sokakta sürekli gezer, yürür.
Ama bazen onları kıskanıyorum. Özellikle de sevgilileriyle romantizm yaşayan, en yakın arkadaşlarıyla birbirine sarılarak ağlayanları... Sokakta yürürken onları gördüğüm an, her defasında yine yıkılıyorum.
Ben niye böyle şeyler yapmıyorum? Neden kimseyle en özel sırlarımı, kalbimin derinliklerini paylaşmıyorum? Arkadaşım mı yok acaba? Var aslında. Ama onlar geyik arkadaşları, eğlenmelik arkadaşlar. Bir düşününce, Bir buçuk yıldır en yakın arkadaşlarımla ciddi hiçbir konu konuşmamışız. Sadece gülüp eğlenmişiz. Hep eksik bir şeyler var. Açamıyorum onlara derinliklerimi, en özel şeylerimi. Küçük bir sırrı bile söyleyemiyorum. Güvenemiyorum onlara. Sanki birine bir şeyimi söyleyince herkese söylemiş gibi oluyor, rahat edemiyorum. Bu yüzden atıyorum her şeyi içime, her şeyi…
Sonra bir gece yıldızlara bakarken buluyorum kendimi. Uçsuz bucaksız gökyüzüne bakarken... Birden gözlerimden yaşlar akıyor. Bitmek bilmeyen bir yağmur gibi. Ağlıyorum, sebebini bilmeden. İçimdeki her duyguyu dışarıya salıyorum, önce ağlıyorum, sonra sinirleniyorum… Neye olduğunu bilmeden, sadece ağlıyorum. Yalnızlığıma ağlıyorum. Sessizce… Tekrar gözyaşlarımı siliyorum yavaşça. Yatağıma uzanıyorum. İçimde bir ağırlıkla uyumaya çalışıyorum.
Oysa o kadar çok isterdim ki, en derin duygularımı açabilmeyi birine. Tamamiyle güvenebilmeyi ona. Ama olmuyor işte, yapamıyorum.
Kalbimde o kadar çok kişi var ki... Hangisini seviyorum, bilemiyorum. Anlayamıyorum. Keşke bunun bir testi olsa, emin olsam onu gerçekten istediğime, sevdiğime. Hiç durmayacağım, peşinden gideceğim yüreğimin. Ama yok işte. Ne zaman başımı yastığa koysam, düşünemiyorum hiç kimseyi, gördüğüm tek şey karanlık, boşluk... Sanki mühürlemişim kalbimi dışarıya, giremiyor kimse. Ne kadar açmak istesemde...
Şu yazdıklarımdan yola çıkarak benim okulda ve evde depresif takıldığımı düşünebilirsiniz. Tam tersi. Yaşadıklarımı, hislerimi, kırılganlıklarımı ve üzüntülerim hiç kimseye fark ettirmeye niyetim yok. Toplum içinde sürekli kahkahalar atan biri olarak anılırım. Hiç susmam. Çünkü arkadaşlarımın yanında eğlenirim, eğleniriz.
Ee, ne güzel işte, mutluymuşsun derseniz. Hayır değilim. Herkes eğleneceği birini ister yanında, şamata ister, ama ben değil. Ben başımı omzuna koyup, ağlayabileceğim birini istiyorum. Ciddi şeyleri konuşabileceğim birini. Sıkıldım artık her şeyi içime atmaktan. Çok büyük bir sıkıntı var içimde. Anlatamayacağım bir sıkıntı, bir ağırlık... Ama kimse bilmiyor bunu. Her gece gizli gizli ağladığımı, bilmiyor hiç kimse, birilerine söylemeye niyetim de yok zaten.
insanın güvenebileceğini düşündüğü birisine açılması gerek ya da en azından açılmayı denemesi eminim kalbin derinliklerinden gelen sese kalbin derinliklerinden gelecek ses cevap verecektir ama denemeden bilemeyiz değil mi
YanıtlaSilsevgiler...
İnsanın zaruri bir ihtiyacı konuşmak, içini dökmek. Haklısın, hem de çok... Ama etrafımda açılabileceğim kimse yok.
YanıtlaSilUmarım tanrı gelecekte böyle birini çıkarır karşıma..
Teşekkür ederim :)